ENEZ
![]() |
İLÇEMİZİN SİMGESİ ENEZ KALESİ |
Enez, Kuzey Ege sahilinde Trakya'nın en önemli akarsuyu olan Meriç Nehrinin denize döküldüğü yerde günümüzden yaklaşık 7500 yıl önce küçük bir köy topluluğu biçiminde kurulmuştur.Eski çağda Ainos adını taşıyan Enez de, önceleri Trak kabilelerinin birleşmeleri ile Poltyobria adını alan bir şehir devletinin kurulduğu Antik çağ yazarları tarafından bahsedilmektedir. Enez Eski Çağda Taşoz Boğazından, Çanakkale Boğazına kadar olan Kuzey Ege kıyılarında korunmuş tek liman olduğundan bu bölge şehirleri arasında büyük bir önem taşıyordu.Enez M.Ö.VI.yüzyılın sonlarında Perslerin, daha sonra Büyük İskender'in ve Romalıların hakimiyetine girmiştir. Bizanslılar zamanında Enez, İmroz ve Semendirek adalarını içine alan bir Persliğin merkezi idi. Bizans'ın sonlarında Cenovalılar şehre hakim oldular. Enez 1456 yılında Fatih Sultan Mehmet'in komutanı Has Yunus Bey tarafından deniz ve karadan kuşatılmak suretiyle zapt edilmiş ve Osmanlı Devletine katılmıştır. 19.YY'da önemini kaybetmeye başlayan Enez 1953 yılına kadar bucak olarak kalmış, 1953 yılında 6068 sayılı Kanunla ilçe olmuştur.
HAVSA
Havsa ilçesi Romalılar tarafından kurulmuştur.İlçenin Romalılar zamanındaki adı "NİKİ" idi. Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldıktan sonra Bizanslıların elinde kalmıştır. 1356 yılında Rumeliye geçen Türkler burayı I.Murat vasıtasıyla Türk topraklarına katmışlar ve ilçeye "HOSA" adını vermişlerdir. Edirne Osmanlı Devletinin Hükümet merkezi olduktan sonra Hosa'da bulunan Rumlar, Padişah I.Murat'ın ikamet ve din serbestisi ile ilgili fermanlarına aldırmadan burayı terk ederek İstanbul ve Selanik taraflarına göç etmişlerdir. Fetihten sonra Anadolu'dan getirilen göçmenlerle kasabanın Türkleştirilmesi sağlanmış,Sokollu Mehmet Paşanın buraya önem vermesiyle gelişmiştir. Bugün Hacı isa, Hacı gazi ve Helvacı baba mahalleleri o dönemde getirilen göçmen ailelerin isimlerini taşımaktadır. Tarihi eserler halen 1577 yılında Sokollu Mehmet Paşa tarafından oğlu Kazım Paşa adına Mimar Sinan'a yaptırılan Sokollu Camii,Fukaraya Bektaşilerinden olduğu söylenen Kurt bey Anıtı, sadece kemeri kalan kervansaray,Harap vaziyetteki Sokollu Hamamı ve bugün de kullanılmakta olup bütün tesisleri Mimar Sinan tarafından yapılan çeşmedir. Tarihi eserlerden Hafsa Hatun ve Abdülselam Camiinden hiç bir iz kalmamıştır.Padişah II.Beyazıt'ın hanımlarından Hafize Sultan ilçeye yerleştikten sonra ilçeye bir müddet "HAFSE" denilmiş,daha sonra bu iki isim karışımından HAVSA ismi doğmuştur.
İPSALA
İpsala, Marmara Bölgesi'nin Trakya kesiminde, Edirne İli'ne bağlı, yüzölçümü 753 km² olan bir ilçemizdir. Kuzeybatıda Meriç, Kuzeydoğuda Uzunköprü, Doğuda ve Güneyde Keşan, Güneybatıda Enez ilçeleri ile çevrilidir. İlin Güneybatısında yer alan İpsala, alçak tepelerle engebeleşmiş, dalgalı düzlüklerden oluşan bir doğal yapı gösterir. Kuzey ve Doğu kesimlerinin 100-300 metre arasında değişen yükseltiler, Batı kesimini ise aşağı Meriç ovasının bir parçasını oluşturan İpsala Ovası kaplar. Meriç Irmağı ve kollarıyla sulanan ve sık sık su baskınına uğrayan ova, 1960’larda Meriç Irmağı boyunca yapılan setlerle ilin en büyük ve verimli tarım alanlarından biri durumuna getirilmiştir.Ergene Irmağının kollarından Basamaklar Deresi üzerinde sulama ve taşkın önleme amacıyla kurulan Altınyazı Barajı göl alanının bir bölümü, Yeni Karpuzlu Göleti ve Sultanköy Barajı da ilçe sınırları içindedir.Çeltik ekimi nedeniyle yazın nem oranı fazladır. İpsala İlçe Merkezi, İpsala ovasının kuzeydoğusundaki bir tepenin yamacında kurulmuştur. İlçenin 2 km güneyinden geçerek Yunanistan sınırındaki İpsala Sınır Kapısına ulaşan E-25 karayolu, Keşan’da Eceabat’tan gelen E-24 karayoluyla kavşak yapar. Bu karayolu kasabadan geçen bir yolla Havsa ve Silivri yakınlarındaki iki yerden E-5 karayoluyla birleşir. İpsala İlçesi İl Merkezi Edirne’ye 108 km uzaklıktadır.İlçenin komşu ilçelerle bağlantısı kara yoluyla olup, ilçenin bütün köyleriyle ulaşımında bir problem yoktur. İlçe merkezinden Edirne, Tekirdağ, İstanbul ve Ankara’ya düzenli olarak otobüs seferleri yapılmaktadır. İpsala ilçesine Keşan ilçesinden ulaşılır. Yollar asfalt olup, ilçe merkezi ve köyler arasındaki ulaşım yıl boyu yapılmaktadır.
KEŞAN
![]() |
KEŞAN'IN TARİHİ DEĞİRMENLERİ |
İlçemiz Keşan, çok eski bir yerleşim yeri olmasına rağmen, Keşan ismi ile anılmaya Osmanlılar'dan sonra başlamıştır. Zira, mevcut bilgi ve kaynaklar bu ismin şehrimize Osmanlılar tarafından verildiğini göstermektedir. "Keşan adı nereden geliyor" sorusuna cevap vermeden önce kelime anlamı üzerinde durmak yerinde olacaktır. Keşan kelimesi Farsça bir kelime olup, “Keş” kelime kökünden türemiştir. Keş kelimesi sözlükte, çekmek olarak tanımlanıyor Sonuna gelen “–an” eki kelimeye çoğul anlamı katarak, çekenler anlamı vermektedir, örnekleyecek olursak: Cefakeş: cefa çeken Dilkeş: Gönül çeken, Keşan: çeke çeke, sürükleyerek götürme, şeklinde örnekleyebiliriz.Bazı yörelerde atların tüm deri koşumlarına “keşan” denmektedir. İlçemizin antik çağlardaki adı, pek çok kaynakta geçtiği gibi, "Zorlanis" dir. Bölgeye M.Ö. 30 yy'dan itibaren gelmeye başlayan LUVİLER'in bu ismi verdikleri en eski kaynaklardan anlaşılmaktadır. Zorlanis ismi Roma döneminde de kullanılmıştır. Kent 1359 tarihinde Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra, buraya Anadolu'dan göçmen getirtip, yerleştirildi. "GACAL" tabir edilen eski yerlilerin bunların torunları olduğu söylenir. Trakya'nın güneyine yoğun olarak yerleştirilen bu Yörüklere "Topkeşan Yörükleri” deniliyordu. Bunlar yoğunluklu olarak ilçemizde toplandıkları için, şehir ismine de “Topkeşan” denilmeye başlandı. Zamanla kısaltılarak, “Keşan” olarak söylenir oldu ve öyle kaldı. Tarihsel olarak bakıldığında, yörede ilk yerleşimin M.Ö. 1200 yıllarında bölgeye gelen Traklarca gerçekleştirildiği sanılmaktadır. Büyük İskender'in ölümünden sonra kurulan Trakya Krallığı içinde yer alan Keşan, daha sonra Perslerin, Helenlerin, Roma ve Bizanslıların egemenliğinde yaşadı. Trakya Krallığının başkenti, Enez'in Vakıf köyü yakınlarındaki "Lizimimakya" idi. 2. Trak Devletinin başkenti "Bizye" (Vize) oldu. M.S. 1. yüzyılda Doğu Trakya, Roma Donanmasının üssü olan "Perintos"ta (Marmara Ereğlisi) oturan bir Roma Valisi tarafından yönetiliyordu. Keşan, Büyük Roma İmparatorluğu zamanında "Via Egnatia Yolu"(Egnata şehri yolu) üzerinde, küçük bir mola ve konaklama kasabasıydı. Bölgede en çok Trakların bir kolu olan "ODRİSLER"in etkisi olmuştur. Edirne'yi kuran Odrislerdir. Başkentleri "KYPSELA" (İpsala) idi.1354 yılında meydana gelen depremde, önemli ölçüde yıkıma uğrayan Keşan'ın nüfusu da azalmıştı. İlk kez Gazi Süleyman Paşa zamanında Osmanlı yönetimine girdi. Fatih Sultan Mehmet devrinde Keşan'ın yönetimi, "HAS" olarak, Hersekzade Ahmet Paşa'ya verilmiştir. 1829 ve 1877'de iki kez Ruslarca işgal edildi. 20. yüzyıl başlarında önce Bulgarların, sonra Yunanlıların saldırısına uğrayan Keşan 19 Kasım 1922'de işgalden kurtuldu ve özgürlüğüne kavuştu.1310 Edirne yıllığına göre, 19. yüzyılda 10427 olan nüfusun 2140 kadarı Türktü. 1877 Türk - Rus savaşlarından sonra ilçe olmuştur. Gelibolu Livasına (Sancak) bağlı idi. İlçede Tasavvufçu Şeyh Süleyman Zati ve Rüstem Babanın türbeleri ile Hersekzade Ahmet Paşa Camii vardır.
LALAPAŞA
Lalapaşa, Edirne ili'ne 22 km uzaklıkta yer alan bir ilçedir.İlçenin kuzeyinde ve batısında Bulgaristan, doğusunda Süloğlu ilçesi ve güneyinde Edirne ili yer almaktadır.İlçenin yüzölçümü 536.788 dekar, rakımı ise 72 m olup Edirne'ye uzaklığı 22 km'dir. İlçe arazisi genelde düz olmakla birlikte Balkan (hudut) kesimleri engebelidir. Tepelerin üst kısımlarında aşınma ile oluşmuş sivri dişli granitler bulunmaktadır. Kış yağmurları ile beslenen dereler Tunca nehrine dökülmektedir. İlçede birçok derecik olmasına rağmen önemli bir akarsuyu yoktur.İlçe iklimi tipik karasaldır. İlçeye düşen yıllık yağış miktarı 350–450 mm.dir.İlçe aynı zamanda serhat bölge konumundadır. Türkiye'nin Bulgaristan ile olan sınırının 55.455 metresi Lalapaşa bölgesindedir.Edirne-Lalapaşa-Hamzabeyli hudut devlet yolu ise ilçe sınırları içerisinden geçmektedir.Osmanlı döneminde, önemli bir yeri olan ilçe zamanın şehzadelerine dinlenme ve avlanma olanağı sağlamıştır. Son yıllarda yapılan arkeolojik araştırmalar göstermiştir ki ilçenin, çok sayıda yer altı zenginliklerine sahiptir. Lalapaşa, tarihi kalıntılarının çokluğu, ilçesi ve köyleri ile birlikte 17 bin yıllık bir tarihi sinesinde barındırmaktadır. Tarihi eserlerden dolmenler, yurdumuzda sadece Kars ilinde ve Lalapaşa ilçesinde bulunmaktadır. Menhirler ve kale kalıntıları yanında Mimar Sinan'ın yaptığı su yolları birer tarihi anıt olarak bugün de varlığını ayakta durarak sürdürmektedir.Lalapaşa, Padişah I. Murad'ın lalası, Lala Şahin Paşa tarafından 1361 yılında fethedildi. Komutan Lala Şahin Paşa'nın isminin bu beldeye verildiği yazılı kaynaklarda belirtiliyor.İlçenin nüfusu 2014 yılı verilerine göre toplam 7077'dir.
MERİÇ
Meriç, Marmara Bölgesinin Trakya kesiminde, Edirne iline bağlı ilçe ve ilçe merkezi kasaba. Meriç ilçesi doğu ve güneydoğuda Uzunköprü, güneyde İpsala ilçeleri, batı ve kuzeyde de 56 km'lik bir sınırla Yunanistan ile çevrilidir. İlçe, adını Meriç Irmağı'ndan almakta ve 2 belde ile 21 köyden oluşmaktadır.Bugünkü ilçe toprakları, 1361'de Osmanlıların eline geçti. Balkan Savaşları'na (1912-1913) kadar bugünkü ilçe topraklarının bir kısmı Sofulu'ya (Yunanca; Souflion), diğer bir kısmı da Uzunköprü'ye bağlıydı. Sofulu'nun elden çıkmasından sonra, bölge 1913'te Kavaklı adıyla ilçe yapıldı, 1919'da da Uzunköprü kazasına bağlandı. 1930'lara kadar Kavaklı ve Kavak adlarıyla anılan Meriç 1920'den 1922'ye değin Yunan işgalinde kaldı.1936'da Büyük Doğanca köyü ilçe merkezi oldu, ilçenin Kavaklı olan adı da Meriç olarak değiştirildi. Meriç Belediyesi 1930'da kurulmuştur.2014 yılı verilerine göre ilçe nüfusu 14.509'dur.
SÜLOĞLU
![]() |
İLÇEYE İSMİNİ VEREN SÜLOĞLU BARAJI |
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Mudanya Mütarekesi hükümlerine göre 22 Kasım 1922'de Türk topraklarına katıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Edirne Merkez'e bağlı bir köy olan Süloğlu, 1934'te nahiye 1967'de belediye oldu. 1991'de ilçe haline geldi.Geçkinli Küküler köyleri civarında anıt niteliğindeki Tatar Türbesi bulunmaktadır. Balkan Savaşlarının yoğun olarak geçtiği Geçkinli Köyü'nde Balkan Şehitleri Abidesi yer alır. İlçe turizm bakımından fazla gelişmemiştir. Süloğlu barajı ve parkı yaz mevsiminde kullanılan mesire yeridir. İlçede bulunan Süloğlu Barajı ve Geçkinli Göletleri yöresel turizmin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Süloğlu 2009 yılından itibaren tarihi Sultanlar Yolu üzerinde yer almaktadır. Doğa yürüyüşcüler, trekking sporcuları ve bisikletçiler tarafından tercih edilen Sultanlar Yolu güzergahı ilçe turizminin hızlandırıcı unsurudur.İlçemizin nüfusu 2014 verilerine göre 7823'tür.
UZUNKÖPRÜ
![]() |
TARİHİN EN UZUN TAŞ KÖPRÜSÜ UZUNKÖPRÜ 2015 YILINDA UNESCO GEÇİCİ TARİHİ MİRAS LİSTESİNE GİRDİ |
Uzunköprü kenti Sultan II. Murat tarafından Ergene Şehri adı ile kuruldu. Uzunköprü ile ilgili, ilk yazılı metin, Sultan II. Murad'ın vakfiyesi "Vakfı Sultan Murat Der Ergene" başlığını taşır. Hoca Sadettin Tacü't Tevarih (C.II. S.164) adlı yapıtında "Orasını konaklanacak düzenli bir yer haline getirdi. 174 yüksek kemer üzerine uzatılmış eşsiz bir köprü yaptırdı ki, cihana örnek oldu. Köprünün bir başında Ergene adı ile anılan bir kasaba kondurup." diyerek bu kasabanın adını Ergene olduğunu belirtir. Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar bu adla anıldı. Kanuni'nin Sadrazamı Mustafa Paşa 1529'da Mimar Sinan'a Bulgaristan'da Meriç üzerinde yirmi kemerli Cisr-i Mustafa Paşa Köprüsünü yaptırdı. Bu köprünün başındaki kasabaya da Cisr-i Mustafa Paşa kazası (Svilengrad) dendi.Edirne Sancağına bağlı, köprülü olan bu iki kasabada, karışıklıkları önlemek amacı ile Ergene kentinin adı Cisr-i Ergene'ye çevrildi. Ancak halk bu değişikliği hiçbir zaman kabul etmeyerek, Uzunköprü adını benimsedi.Ünlü seyyahlardan A.Dela Motraye; Avrupa, Asya ve Afrika adlı seyahatnamesinde (S. 396), 1727 yılında Cisr-i Ergene'ye geldiğini ve Türk'lerin bu kasabaya Usun Kupru (Uzunköprü) dediklerini yazar. Keçeci Zade İzzet Molla da 1820 de Keşan sürgününden dönerken Uzunköprü'den geçer. Mihnet Keşan adlı yapıtında; Azimet edüp üzre heman göründü Uzunköprü çün ab-ı revan, diyerek halkın benimsediği Uzunköprü adını kullanmıştır.1873 yılında Uzunköprü'den demiryolu geçer. Kasabanın adı Cisr-i Ergene olduğu halde, yeni istasyon binasına "Uzunköprü" levhası asılmış ve tren tarifelerinde de Uzunköprü yazılmıştır. Sonuçta 1917 yılında çıkan Devlet Salnamesinde, ilçenin resmi adı Cisr-i Ergene bırakılmış ve halkın benimsediği Uzunköprü adı kabul edilmiş oldu.Ancak 1920 yılında Uzunköprü'yü işgal eden Yunanlar kentin adını Makrifere'ye çevirdi. İki yıldan fazla bu adla anıldı. 18 Kasım 1922'de kurtuluştan sonra, ilçemiz Uzunköprü olan özgün adına kavuştu.İlçe nüfusu 2014 yılı verilerine göre toplam 64.312'dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder